top of page

İÇERİSİ;

Nesnenin varlığı, kendisini, salt algılanabilirliği kadar öznenin tasarımlarının bir yansıması olarak da gösterilebilir. Bu dolaşımın içinde nesnenin bu koşullardan sıyrılabildiği alanlar da vardır -sanat gibi-.
 
Sanat nesnesinin üretim sürecinin ilk ve en ham aşaması olan ele alınan nesnenin seçiminin bir takım değişkenleri bulunsa da aslında sistematik olarak açıklanabilecek bir nedeni bulunmamaktadır. Her şekilde, nesne ile sanatçı arasında bir çekim olduğundan bahsedilebilecekse, bu çekimin nedenleri, geçmişe doğru uzanan takibi imkansız sonsuz algı ve yaşam deneyimlerinin bir sentezi olacaktır. “Bir özne tekildir/benzersizdir çünkü bir hakikat içinde onu kuran her zaman bir olaydır. Başka bir ifadeyle, bir özne hem mümkün ussallığın bir yeri hem de olayın hakikat noktası diye adlandırılabilecek şeydir” (Badiou, 2015, s. 41).

Koşula bağlı olma, kendi varlığını bir diğerinin varlığının aracısı olarak gösteren noktalar üzerinden düşünülebilir. Koşul, olanakla / işlevsellikle ilgili değildir. Koşul, her nesnenin kendisiyle alakalı durumda değişken olması dışında, onunla etkileşim halinde olan özneyle de değişkenlik gösteren, yaşayan bir durumdur. Koşula bağlı olmamak, özneyle alakalı yorumları içinde barındırmayan, nesnenin kendi varlığıyla alakalı, bir nesne olarak çevresiyle ilişki içerisinde olduğu durumlar, özneye verdiği imalar olarak anlaşılabilir. 
 
Öznenin kendi algısının farkında olması, algıladığından yola çıkarak algılayamadığı, kavrayamadığı durumu fark etmesi gerekir. Başka bir deyişle, özne, nesnenin herhangi bir koşula bağlanmadan var olup olmayacağının kararını verir. Bu kararla birlikte özne, nesneyi salt algılanabilirliği ile görmeyi öznel algıya sunar ve nesne kendi olarak varlığı sürdürür. Öznenin aşkın algılamayı deneyimleyebilmesinin yolu, nesneyi salt algılanabilirliğinde görmeye çalışmakla mümkün olabilir.

Öznesiz sanat düşüncesi, öznenin, değeri veya anlamı belirli olan bir bilgiyle yola koyularak ürettiği bir çeşit kültür değildir. Nesnenin belirli anlam ve işlevler gibi bilgileri bulunsa da, sanat çerçevesindeki farkındalık, nesneyi bu bilgilerden soyutlayarak algılanabilir, deneyimlenebilir bir görüngü olarak görmeye çalışmakla ilgilidir. Bu farkındalık özne için nesnenin ve nesneye dair algının potansiyel durumlarını görme olanağını taşımaktadır. Özne, kendi öznelliğinde bu durumu çözümlemeye ve çözümleyebildiği kadarını kendi öznelliğinin dışında var etmeye ihtiyaç duyar.

Öznesiz sanat nesnesi, bu nesneye dair algıda herhangi bir olanak veya işlevsellik tasarımını barındırmaz. Nesnenin kendi zamansal ve mekansal sürekliliğine dahil olan herhangi bir yorum artık öznenin tasarımlarıyla ilgilidir. Oysa öznesiz olmak, öznenin, kendine dair olanı bilinçli olarak nesneden çıkarması ile ilgilidir. Böyle bir algılama biçimi de öznenin kendine dair farkındalığı ile mümkündür.

13.01ed.jpg

Öznesiz sanat düşüncesi en başından öznenin olmadığı bir uzamda yer almaz, çünkü öznenin olmadığı bir uzamda varlığa dair düşünce anlamsızdır denilebilir. Öznesiz insan varoluşunda nesne, öznenin fikirleri ve yorumlarından bağımsız olan nesnedir. “Öznesiz”, öznenin hiç olmadığı anlamına gelmez. Öznesiz nesne, özne var olduğunda fakat karşısındaki nesneyle ilişiği kesildiğinde var olabilir. Bu durumda nesne, özneden gelen fikirlerin varlığını sürdürmesine rağmen öznesiz olarak var olabilen bir nesne konumunda olduğunda, bu nesne özneyle ilişiksiz ve özneden yola çıkarak ilişkilendirilmiş nesne olarak görülebilir. 

Yansı’da, nesneyi anlamlandıran özne ve kendisi olarak nesne düşüncesinin, algısının ayrılması amaçlanmıştır. Bu ayrımı yaparken aslında ayrılamayan durumu, özne ve nesne arasındaki devinimi temsilen transparan ayna kullanılmıştır ve nesnelerin kendi mekanlarında var olabilmelerine dayalı hissiyat işlenmiştir. Herhangi bir tasarım düşüncesi olmaksızın, nesneler bir araya getirilmiştir. Özne kendisini fark etmeli, kendi algısında ve belleğinde, tanık olduğu nesneden ayrılabilmeli ve nesnenin kendi olarak nesne oluşuna tanık olabilmelidir. Aynalı üçgen çerçevenin içerisinde, diğer örneklerdekine benzer nesneler dışında doğal nesneler, ışık ve ip kullanılmıştır. Buradaki nesnelerin dahil oldukları koşullar, nesnelerin kendi varlıklarının sunabileceği olanakların dışında değildir. Bu nesneler seçildikleri andaki gibi bırakılarak, bir araya gelişleri bağlamında düşünülmüştür. Öznenin salt algısının ötesindeki bir bakışı taşımazlar ve herhangi  öznel bir durum barındırmazlar.

29_edited.jpg

Sanatçı, seçtiği nesneyle temasa geçerek kendi öznelliğini karşısındaki nesneyle paylaşır. Nesneyi bu öznellikten ve bu öznellik ile birlikte edindiği anlamlardan arındırmak, nesnenin kendi özünü ifade edebilmesini sağlamak için hem kavramsal hem de biçimsel olarak bir müdahalede bulunur.


Zamansızlıkla izlerin benliği sarması yapıtı yormadan, nesnenin izindeki mutlak güzelliği yaşatır.
Mekandan süratle uzaklaşıyormuşçasına mekanın kaybolan kontur çizgileri,
ufacık izlere dönüşüyormuş gibi olsa da o izler hala birer mekan.
Mekan ise kaide ve benlik, yapıtın benliği zamansızlık. 
Sonrası zamansız bir çemberde seni saran güzellik,
kendin olup direndiğin, bir akıntı.

13_edited.jpg

Zamansızlığın çemberi, motor, enerji ve çemberi hareket ettiren mıknatıslarla kurulmuş bir mekandır.
Mekanı nesneyle yaratırsan evi çantası olan bir gezgin olursun.
Yaşam mekanın hareketidir. Güzellik mekanın izidir.
İze mekanını vererek hareket etmeye can atan nesnelerin bastonu oluyorsun.
Yapıtlarımızın sürünerek yaptığı ritüel kaidede tablo gibi.
Bir nesneyi işlerken o nesnenyi okuyamayış, her yerde nesneler var.
Kalabalığı benimser bütünün izine ulaşırsan güzelliğe varırsın.
Artık çevreni algılayan, çevreni algılayan çember olacaksın.
Gelecek anılar, hatıraların yapıtı şu an ise özünü uzaklarda bir geçmişte arama. Kim olduğunu arzularınla karıştırma, sen şu an yaptığın, olduğun şeysin.

Öznesiz sanat düşüncesini herhangi bir nesne ile görünür kılmak mümkün olmayabilir. Nesneyi bu konuyla ilgili görünür kılan şey nesneyi yorumlayan, anlamlandıran öznedir. Nesne, öznenin yaşamında karar veremeyen bir varoluş sergiler. Nesne, özne tarafından sorunsuzca algılanabilen ve öznel algıda ne ise o olarak deneyimlenebilen bir şey değildir. Çünkü farklı nesnelerin farklı varoluş süreçleri ve oluşları vardır. Kendisi olarak nesne, öznenin algılama yoluyla mümkün değildir. Nesneye dair de olsa, öznel algı, öznel bilginin de kolektif bilginin de bulunduğu yer olabilir. Özneye ait bilgiler ise nesnenin özündeki varoluşun üzerini örtmektedir. Özne - nesne ayrımı, algılayan ve algılanan gibi apaçık bir düzen üzerine kurulu olduğu için sorunsuz görünebilir. Fakat sadece ontolojik olarak değil aynı zamanda kültürel olarak da yaşayan bir varlık olarak öznenin, yaşamındaki nesneleri salt algılanabilirlik üzerinden anlaması olanaksızdır. Çünkü nesnenin öznedeki varoluşu, fiziksel yasaların ötesinde soyut denklikler, aşkın bağlamlar barındırmaktadır. Özne, nesneleri düşünürken aşkın bir algılama yolunu değil diğer öznelerle zaten mutabakatından doğan kavramları kullanır. Özneler çevrelerindeki etken durum ve koşullardan ötürü kolektif bir kavramlar dünyası kurar. “Bu dünyada koşula bağlı olan her şey nesnelerin, paranın ve imgelerin dolaşım yasasına tabidir” (Badiou, 2015, s. 31).

49_edited.jpg
50.png

Özne olarak bir şeyi seçme, bir şeye karar verme eylemi kendi içinde yanlışlanabilir bir durum değildir. Böylece, bu seçimin öznellik dışında belirlenebilir bir nedenden ötürü olduğu da söylenemez. Örneğin, organik veya inorganik gibi nesne kategorilerinin bir önemi bulunmamaktadır. Sanat nesnesinin en ham hali olarak nesnenin, o ana kadar ne olduğu önemsizdir. Bu nesne, spesifik bir tanıma sahip olabilir, çeşitli tanımları karşılayabilir, bir işleve veya estetiğe yönelik üretilmiş olabilir veya hiçbir şeye benzemeyebilir. Benzer şekilde, nesnenin fiziksel formuna, varlığına veya işlevine yönelik bir müdahale gerçekleştirilebilir veya nesne, bu süreçteki en ham haliyle, müdahalesiz bir biçimde de kalabilir. Önemli olan, nesne ile sanat nesnesi arasındaki geçişte, nesnenin tanımı, formu, tarihi değil tanımsız ve bilinemeyene yönelik eğilimi denilebilir. 

51.png

Nesne belirli bir nedenden ötürü seçilmese de nesnenin, sanatçının gözünde, bilinememe durumunu sürdürebilir oluşu öznenin o nesneyi seçmesine yol açar diyebiliriz. Bilinememe durumu, tanımlanamayan nesne ile benzerlik gösterse de farklı düzeylerde işler. Bir nesnenin tanımlanamaması, insan olma hali dahilinde bir imkan eksikliğine benzemektedir. Tanımlanamayan nesne, tanımın çerçevesinin genişletilmesiyle, görece tanımlı hale gelebilir. Bilinememe durumunda nesnenin tanımının insanla veya çevresiyle alakasız, sadece nesneyle alakalı halinin görünür olması gerekmektedir. Bilinemeyen, nesnenin özüne yönelik bir tanım olarak anlaşılabilir ve öznenin bilemeyecek olması ile alakalıdır, öznenin kendisi ile alakalı olmayan bir durumda, bilmediklerinin de dışında var olur. Öze yönelik bu durum sayesinde nesne, özne ile alakalı durumdan uzaklaşarak, özne tarafından bilinemeyene dönüşür ve onu, bilinmeyeni temsil eder denilebilir. Bu nedenden dolayı seçilen nesne, sanat nesnesine dönüştüğünde sanatçı ile alakası kalmaz. Böylece, sanatçı için ne ifade ettiğinin dışında özne için ne ifade ettiğini vurgulayabilen bir esere dönüşür.
 
Sanatsal usulün bu diferansiyel noktasına sanatın öznesi diyeceğiz. Bir yapıt, ele alınan sanatsal usulün ya da yapıtın ait olduğu sanatsal usulün öznesidir. Bir başka deyişle: Bir sanat yapıtı bir sanatsal hakikatin özne noktalarından biridir (Badiou, 2020, s. 23)

Nested Sequence 59.00_34_35_01.Still041.jpg
bottom of page